Her takımın kendine özgü bir oyun stili vardır. Ne olursa
olsun değişmez. Alt yapıdan A takıma kadar herkes aynı şekilde oynar. Bu konu da Ajax, Barcelona örnekleri
yıllardır verilir. Total futbol lafını herkes en az bin kez duymuştur. Hollanda
milli takımı falan... Juventus bekler elbet topu rakip kaybedecek diye,
Manchester United kanatlara gider , Real Madrid direk sonuca gider başka bir şeye
odaklanmaz. Beykoz ‘unda kendine özgü bir oyun stili vardı aslında. Hem de bu
bahsettiğim takımların oyun karakteri otururken Beykoz onlardan 1 alt
kademedeydi. ‘Ne saçmalıyorsun Ajax la mı bizi kıyaslıyorsun’ deme bu işler DNA
meselesi geçmişten atılıyor temelleri. İstenseydi yapılabilirdi. 1963 senesinde Ajax, Juventus lig 5. Si,
Barcelone lig 7.si, Manchester Unt. Lig 19.suydu. Beykoz ise o sene Kupa
galipleri kupasına gitme hakkını 6 puan ile kaçırdı. Lig 9.su oldu ama son
maçta kupa galiplerine gitme hakkını kazanan Fenerbahçe ‘yi 2-0 yendi. O sene
kupa galiplerini S.Lizbon aldı. Fenerbahçe de 3-1 ve 2-0 lık skorlarla kendi
sahasında yediği gol ve deplasman da gördüğü kırmızı kartın azizliğinde Finale
kadar çıkan MTK Budapest ‘e elendi.
Benim vizyonum Beykoz ‘u kıyaslayacak bu takımlara yetiyor.
1963 den bahsediyoruz o zamanlar her şey daha güzeldi. Bu kadar endüstri işin
içine girmemişti. Formada isimler dahi yok, reklamlar yok, maça gitmezsen
facebook canlı yayınları yok, siyah beyaz pazartesi günü tek sayfa spor
haberini kaçırdıysan hiç bir şey yok.
‘Güzeldi o zamanlar be!’ diyorsan biraz aynı düşünmeye başladık. Ben
yıllardır ‘endüstriyel futbol’a hayır’ dedikçe, ‘Dur 3. Ligden takım alıp
oradan devam edeceğiz.’ deyip durdunuz. İyi
hoşta bizim geleneklerimiz, ruhumuz ne olacak?
Kafayı yeteri kadar karıştırdıysam başa geri dönüyorum. Çok
konuşmam ama saha da olan oyundan anlarım biraz. (Herkes gibi) Bizim bir oyun
stilimiz vardı eskiden. Mücadeleye ve orta sahaya dayalı, Allah ne verdiyse
desek yeridir. O yüzden en ünlü oyuncularımız hep savunmacıdır. Fizik gücümüzle öne çıkarız. Tek topla hızlı
oynamamız gerekir. Yetenekler kısıtlıdır. O yüzden kısa çelimsiz atik
forvetlerimiz olmuştur hep. Son 15
senede yönetim dahil, Beykoz ‘un akil adamları dahil hatırlayan var mı? Yada
ortası siyah 3 parça formamızı? Siyah v
yakası sarı süveter gibi olanı? 100. Yılda nostalji forma diye bize
yutturulmaya çalışan çubuklu forma aslında biz de sarı yakası siyah bir
modeldi. Aydın Sümer ‘in üzerinde görmeye aşina olduğumuz. Ona da çok büyük gelirdi o forma kim bilir
kimden kalmaydı? Şimdi bunları hatırlamayanlara genlerimizde olan oyun stilini
nasıl hatırlatayım. Ama anlatırım. 2008 de3. Lig şampiyonu olduğumuzda en golcü
futbolcunun Stoper Ahmet Hakan olduğunu biliyorsun.
Dün idman yapan takıma bakıyorum bunları zerresi yok.
Olmayacakta. Tribünde biraz meşale yakar, hak aramaya çalışır biraz ruh katarız
işe yaparız bize özgü olanını ama onunla bitmiyor iş. Bir tablonun güzel olması
için iyi eğitimli hatta acı çekmiş bir ressama, kaliteli ekipmanlara, hatta asa
bilecek güzel bir duvara ihtiyaç var. Duvarın bile önemi var tablo için. Beykoz
içinde bu geçerli.
Eğitimli ressama ihtiyaç var. Kaliteli teknik kadro
gerekiyor. Paran olmayabilir. Kesinlikle eskiden Beykoz da oynamış bir isim
olması gerekiyor. Yakın dönemde yeni diploma almış ve gelişime açık bir isim
olabilir. İyi teknik direktör iyi antrenör demek değil yanına ekip lazım. Alt
branşlarla kordineli çalışması için tüm takımları yönetmesi lazım. Önümüzde ki
sezonları düşünen adam lazım. Kaliteli bir yönetime de ihtiyaç var. 1908 den
gelen bir tecrübe var. 50 ‘leri yaşamışların oğulları, 70’leri, 80’leri ve
90’ları yaşamış o futbol birikimini getirmiş eski sporcuların var. Bunların
yönetimde bir konseyi olmalı. İdarecilikle futboldan anlamak ayrı şeyler.
İyi ekipmanlara ihtiyaç var. Ruhu olan formalar lazım. Moda
trend olsun diye çakma eşofman yaptırmanın manası yok. Düzgün antrenman
koşulları sağlamak gerekiyor ona göre malzeme seçmek gerekiyor. Kramponlar artık dinyakos değil biliyoruz.
Oynayacağımız sahaların çoğu suni çim ona göre olmalı antrenmanı artık nerede
yapacaksan ona göre seçilmeli.
Bir de bize güzel bir stat lazım tabi yaptığın tabloyu asıp
güzel güzel izleyecek. Bizde hiç biri yok. Başarı vs beklemek manasız olur
gelirse de bir şey ifade etmez.
Bi hayalim var. Daha noktasal konuşacağım. 100 bin TL verip
her sene takım kuracağına, Kaleci, 2 Stoper, 1 orta saha, 1 güzel forvete 2
senelik anlaşma imzalayıp etrafını alt yapıdan gelen gençlerle kursanız fena
olmaz mı? Bu seneden önümüzde ki seneyi düşünseniz. Klüp binasını, stadı,
salonu, antrenman sahasını, yönetimi kurtarmak için bir şeyler yapsanız. Başarı
zaten otomatik gelecek. İyi iş de karşılığını bulacak. Kaybedilmiş saygınlık
böyle kazanılacak. Ben 10 sene sonra yine 1963 ü anlatmak istemiyorum. Özümüze
dönüp 2018 yılında nasıl tekrar dirilişe geçtiğimizin hikayesini konuşmak
istiyorum.
0 yorum:
Yorum Gönder